Demir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Demir’in keşfi Gök Tengri’nin Türkler’e En Büyük Armağanı


Türkleri diğer kavimlerden, şüphesiz, sadece sanat değil, fakat dünyayı tanıma isteği de ayırmaktaydı. Onlar, seyahat etmeyi, tabiatı tanımayı seviyorlardı; onun esrarengiz hadiselerine izahlar aradılar.
Bu, kışın şiddetli ayazları ve yazın dayanılmaz sıcaklarıyla güçsüzler için müsait olmayan bir iklimin bulunduğu dağlarda yaşama hususunda onlara yardım etti. Pek çetin Altay, sadece akıllı ve bilgili insanlar için baba evi, ata yurdu olabilirdi.
İşte yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce, burada, Altay’da, bir mucize olmuştu. Daha doğrusu, tam bir mucize olmamış, sadece, üstün kabiliyetli bir millet ile er veya geç olması gereken bir mucizevi değişiklik vuku’ bulmuştu.
Kısacası, birisi, parlak bir çizgi gibi gökyüzünün çizildiğini ve yere bir yıldızın düştüğünü gördü. Bu bir meteor, büyük siyah bir taş idi. Semavi misafir, fark edilmeden kalmadı; Temir adlı bir kişinin çok ilgisini çekti…
Böylece (belki, hiç de böyle değil) eski Türkler, ilk defa demir hakkında, o “semavi metal” hakkında bilgi sahibi oldular; çünkü yere düşen meteor, demir idi.
Tabii ki, insanlar meteorları eski zamanlardan beri biliyorlardı; binlerce kez onları görmüşlerdi. Bilenler sadece Altay’da değildi. Mesela, Eski Mısır’da meteorlardan, müthiş dayanıklı bıçaklar yapmışlardı; bunlar altından daha değerliydi. Sadece hükümdarlar demirden silahlara sahip olabilirlerdi.
Altay’da, Temir adlı bu özbeöz Türk, dünyada hiç kimsenin aklından geçmeyen bir şey yapmayı öğrendi. Demir üreten bir metalürji ocağı, bir fırın icat etti.
Bu, insanlığın muhteşem icatlarından biriydi. Bu ancak tekerleğin bulunuşuyla mukayese edilebilir; onun neticeleri bile sıralanamaz. Dünya tarihinde bu tür buluşlar topu-topu iki-üç kez oldu. Onlar olağan-üstüdürler. Dahiyanedirler!.. Ebedidirler. Diğerlerini onlarla kıyaslamak kolay değildir.
Temir’in sayesinde, demir insanlara kolay anlaşılır hale geldi. Türkler “Sopa silahlı düşmana karşı, demir kalkan hazır” dediler, o zamandan beri. Demirin yapılış sırrı, Türk milletinin başlıca sırrı, onun kalkanı oldu.
Metalürji ocağı/fırınının sırrını ağızdan ağıza, babadan oğula naklettiler. Bu konuda sadece en güvenilir aileler bilgi sahibi oldular. Bu insanlara, yabancılar yaklaştırılmıyorlardı bile. Demirciler ve metalürji uzmanları, her zaman, Türk milletinin, belki en önde gelen mücevherleri, hazineleri oldular!.. Mesela, metalürji uzmanının oğluna -kazaen de olsa rüyada karısına ağzından bir şeyler kaçırmasın diye-, metalürji uzmanı olmayan bir sınıftan kızla evlenmek yasaktı.
Mahir demirciler, azizlere eş değerde idiler. Bunda bir haklılık payı da vardı. Zira, demirle Türklere görülmemiş bir refah gelmişti. Onlar, dünyanın en güçlü ve en zengin milleti olmuşlardı. Her tarafta bronz çağı hakimken, sadece Türklerde, demir, gündelik hayatın bir parçası haline gelmişti.
İnsanlar, Temir’in basit taşlardan (daha doğrusu, demir cevherinden) elde ettiği kıymetli demir külçelerini ellerinde tutarak, “Temir’e bu parlak fikri kim verdi?” diye sordular. Hep birlikte, “ona iyi kalpli Gök Tanrı verdi,” diye düşündüler.
İyi kalpli Tanrı, Altayların koruyucusu oldu. Onu, Türkçe “Gök Tanrı” veya “Ebedi Mavi Gök” manasına gelen Tengri diye adlandırdılar. Tengri, o zamandan beri Türkleri korudu, onların millet olmalarına yardım etti.
O, Eski Altay’a, insanları dürüst/dindar bir hayata sevk eden sevgili oğlu Geser’i gönderdi… Geser, Yeryüzünde ilk Peygamberdi. O, Gök Tanrı’nın Elçisi, insanlara Tanrı’yı anlattı.
Merkezi Asyalı milletlerde Geser ve onun güzel fiilleri hakkında pek çok efsane muhafaza olunmuştur. Gerçekten, yüzyıllar içinde, Geser’in ismi biraz biçim değiştirmiştir ki, bu, milletlerin tarihinde nadir şeylerden değildir. Şimdi Türkler, onu, daha çok Keder veya Hızır olarak isimlendiriyorlar. O, halkın hafızasında Gök Tanrı imajıyla birlikte muhafaza olunuyor.
O, bilge ve yeryüzünde hayatın kaynağının muhafızıdır. O, kimi insanların, asasına dayanan sakallı bir ihtiyar, kimilerinin de sıhhatli ve güçlü bir delikanlı olarak gördükleri ölümsüz kahramandır.
İlgi çekici olan şu ki, Hızır (Keder veya Kederles [Hızır-İlyas]) tipine, bugün dünyanın pek çok halkında rastlanıyor. Ne var ki, hepsinde değil, sadece eski Türk kültürü ile, Tengri ile sıkı bağları olanlarda… Bu, aydın bir insana çok şey anlatıyor.
Geser hakkındaki efsanelerde, Altay dağlarına refah ve mutluluğun geldiği, yeryüzünün ilkel şeytanlardan arınmış olduğu aydınlık çağ hakkında anılar çınlıyor. Altaylılar, o zaman, zengin demir cevheri yataklarını buldular, şehir ve kasabalar inşa etmeye başladılar. Gök Tanrı’yı öğrendiler… Hayat onları tanınmaz bir biçimde değiştirdi.

Kaynak: KIPÇAKLAR – Türklerin ve Büyük Bozkırın Eski Tarihi
Murad ACİ (Çev. Prof. Dr.Fahri UNAN – Hacettepe Üniveristesi Edebiyat Fak. Tarih Bölümü)